Babamın çok yakın arkadaşları vefat etmeye başladığında ölümün bir çaresi olmadığını anlıyorum yavaştan. Bu durgunluk üç sene çok sevdiğim dayımı kaybettiğimde tekrar gelmişti bünyeye. İnsan ne yapacağını bilemiyor.
Bu zamana kadar geçirdiğim en güzel günlerden birinde Cumartesi günü Avrasya Protestan Vakfı’nın vaazına denk gelmiştik konu Ölüm ve Çaresi idi. O an bunları düşünemedim, ortamın büyüsü olanları anlamama çok izin vermiyordu.
Sevdiklerini kaybetmenin vermiş olduğu dumur ailenin yavaş yavaş yaşlandığını anlamak insanın saçma bir şekilde zoruna gidiyor. Kimsenin zamanı durduramayacağını da bildiğinden elinden bir şey gelmiyor. 50-55 yaş aralığı ölmek için erken mi geç mi anlamaya çalışıyorum. İnsanı üzen şeyin tam olarak ne olduğunu kestirmek güç.
Tam olarak kaç yaşında ölmek istersiniz sorusuna genç yaşta cesur cevaplar verebiliyoruz. Ama bunun böyle olmadığını herkes içten içe biliyor. Öbür yandan da gerçekten ahiret hayatı varsa orada ne olacak merakı da insanı etkiliyor bu cesur cevabında. Bu zamana kadar hep çok kalabalığız sayımızın azalması gerektiğini düşünüyordum ama geride bıraktıklarımız ne olacak. Babasından annesinden önce ölmeli mi? Hem acıyorum hem de şaşırıyorum buna. Aile kavramı geleneksel olarak bu kadar güçlü olmasa böyle mi düşünürdüm acaba.
Emin dayım vefat ettiğinde şimdi ne olacak diye düşünmüştüm. Çocukları Yasemin ve Murat ilk yedisini doldurmadan vefat etmişti zaten. Bir insanı çocuğunun ne zaman öleceğini bilerek yaşatmaktan daha acı bir şey var mı? Bu bir sınav mı? Bu bir sınavsa böyle bir sınavı kim hak eder ki.
Babamın ve annemin ben doğmadan önceki hayatı merkezden uzak bir miktar kasaba hayatıymış. Aile albümüne baktığımda ise fotoğraflardakilerin şık giyimli olduğunu fark ederdim. Bunun sebebi bulundukları yere fotoğraf makinesinin nadiren gelmesiyle alakalı. Fotoğraf çekmeye karşı bir saygı var. Herkes imkanı doğrultusunda şık ve onurlu bakışlarla poz vermiş. Fotoğraf çekmenin bu kadar basitleştiği bir zamanda kaybettiklerimizin acısını da depoluyoruz aslında. Biri öldüğünde arkasında kalan binlerce fotoğraf ve video olabiliyor. Bunlara tekrar tekrar bakmak özlem acınızı harlarken siz de zamanın ne kadar hızlı geçtiğini fark ediyorsunuz.
Velhasıl kelam ölümün çaresi yok. Gidenin geri gelmeye niyeti de yok. Varsa ahiret hayatlarının mutlu geçmesini dilemekten başka bir yol da yok. Bir sürü yokluk. Eğer buraya kadar okuduysanız size bir şarkı önereceğim. Dinlerken eski günleri anımsamayın, iyi günler.